11 Ekim 2010 Pazartesi

MUTLULUK

Bundan senelerce önce biri bana hayatta yapacağım tercihler ve yaşam tarzım hakkında önerilerde bulunmuştu.. O dönemde yaptıklarımın haklılığına öylesine inanıyordum ki, o ana kadar hiç düşünmemiştim ben nereye gidiyorum diye… Bana hayatımızdaki seçimlerimizden bahsetti, bunların yaşamımıza neler kattığından ya da neleri alıp götürdüğünden… Yaşım 38 di ve ben nerede olduğumu tam olarak bilmiyordum. Yapmak istediğim çok şey vardı, hayallerim vardı, bir o kadar da hatalarım.. “En zoru insanın kendisi ile yüzleşmesidir” demişti.. Haklıydı.. Zordu… O andan itibaren yeni bir yol çizmeye karar vermiştim. Kolay olmadı öyle değişmek.. Kimi zaman isyan ettim, kimi zaman hüzünlendim… Ama çokça da mutlu oldum..


İnsan bazen olaylara kötü tarafından bakmaya meyilli oluyor. Böyle anlarda sanki dünyada herkes mutlu da bir kendisi mutsuzmuş gibi düşünüp diplerde hissediyor.. Oysa durum hiçte böyle değil… Mutlu olabilmek çokta zor değildi. Doğa Ana’ya sevdalı bu dostumun dediği gibi , önemli olan kendini bilmek, saygı duyacağın işler yapmak ve kendinle barışık olmaktı bunun formülü.

Ben de öyle yapmaya başladım. Etrafımdaki detaylarla uğraşmaya başladım. Bir yere gittiğimde doğayı gözlemledim, canlıların akıl almaz uyumunu, denizi, çiçekleri, martıları… En çokta insanları izledim.. Çocukların gözlerindeki ürkek sevinci, balıkçıların emeklerini, dayanışmalarını, yalnız insanların dramlarını, yaşlıların hayata direnme azimlerini.




 

Yaşamanın ne kadar anlamlı olduğunu fark ettim. Kimilerine göre Polyanna oldum, kimilerine göre gezenti, kimilerine göre de gezgin papatya… Herkesi dinledim, herkesin fikirlerine değer verdim ama kendi yolumdan ilerledim..
Gerisi zaten kendiliğinden geldi.. MUTLUYUM J

9 Ekim 2010 Cumartesi

PENCERE

Evlerde yaşamlar bambaşkadır.. İnsanlar dışarda çalışırken öyle bir koşuşturma içine girerler ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamazlar bile… Evler ise onların sığınaklardır. Kapılarını kapatınca yepyeni bir dünyaya “Merhaba” derler sanki.. Herkesten uzakta, her türlü iş stresinden yoksun…

Evlerin bir de pencereleri vardır… Pencereler hem içerdeki, hem dışardaki olayların şahidi olurlar zaman içinde… Evdeki mutluluklarnı, bazen hüzünlerin, doğumların ve ölümlerin şahidi…

O evde yaşayanlar, pencereden dışarı seyrederlerken kimbilir neler görmüşlerdir. Belki sevdiklerini beklemişlerdir günler boyu, belki mahallede oynayan çocuklar seyretmişlerdir gülümseyerek, kimbilir…
Pencerelerdeki perdeler evlerin içindeki sıcak yaşamları hatırlatır hep bana… Kadının sabrını, hayallerini anlatır .

Evlerinizde huzurlu olmanız dileklerimle…

RENKLER

Yaşamdaki tüm renkleri tatma isteğindeyim uzun zamandır.. Geçmişe dönüp baktığımda en çok grilikleri yaşadığımı fark ettim bu gece.. Oysa ben mavilikleri severim.. Masmavi gökyüzünü mesela, o mavilikte kanat çırpan bembeyaz martıları…


Bir koşturmaca içinde geçip giderken yaşamım elimden kayıp gidenin gençliği olduğunu farkediyorum… Dolu dolu geçen 40 uzun sene.. Neler yaşadım? Çok şey… Kimler geldi geçti hayatımdan ? Bir sürü insan… Elimde kalanlar ne? Güzel bir aile, sağlam dostluklar.. İşte bu yönüyle hayatım belki de bembeyaz.. Siyah olan taraf ise, yürek sızıları…

Mevsimin sonbahar olması genelde hüzünlendirse de gönlümü  her güne yeniden büyük bir istekle uyanıyorum… Biliyorum ki hayat sürprizlerle dolu ve nasıl baktığınla ilgili herşey.. Ben tüm bu siyahlıklar arasında seçebiliyorum artık renkleri.. İşte bak kırmızı tam karşımda duruyor, sarı yanıbaşımda, yeşil gideceğim yollarda ve beyaz hala kalbimin yarısında…